-
1 kıvılcım saçmak
v. sparkle, spark, glint, scintillate -
2 kıvılcım saçmak
to spark, to emit sparks -
3 kıvılcım
-
4 kıvılcım
-
5 saçmak
-iрассеивать тж. перен. ; рассыпать, разбрасыватьkoku saçmak — струить / изливать аромат / запах
saçıp savurmak — пускать [деньги] на ветер, транжирить
-
6 saçmak
(saçar)В прям. перен. се́ять, рассе́ивать, сы́пать, рассыпа́ть, разбра́сыватьkıvılcım saçmak — сы́пать и́скрами (об огне)
koku saçmak — распространя́ть за́пах
para saçmak — сори́ть деньга́ми
◊
saçıp savurmak — пуска́ть на ве́тер, транжи́рить (деньги) -
7 kıvılcım
и́скра (ж)* * *и́скра тж. перен.kıvılcım saçmak — а) рассыпа́ть и́скры; б) тех. искри́ть, дава́ть и́скры
umut kıvılcımı — и́скра наде́жды
-
8 saçmak
vtzehir \saçmak ( fam) sein Gift zerspritzenparasını saçıp savurmak ( fam) sein Geld verschleudern -
9 spark
kivilcim; nebze, zerre; isaret, eser, iz; kivilcim saçmak; kiskirtmak -
10 искрить
kıvılcım saçmak; şerare yapmak эл. -
11 σπιθίζω
kıvılcım saçmak, çıkarmak -
12 spark
n. kıvılcım, belirti, ateşleme, gemi telsizcisi, elektrikçi, hovarda, züppe————————v. kıvılcım saçmak, ateşlemek, teşvik etmek, harekete geçirmek, uyandırmak (ilgi vb.), kur yapmak* * *1. kıvılcım 2. kıvılcım saç (v.) 3. kıvılcım (n.)* * *1. noun1) (a tiny red-hot piece thrown off by something burning, or when two very hard (eg metal) surfaces are struck together: Sparks were being thrown into the air from the burning building.) kıvılcım2) (an electric current jumping across a gap: a spark from a faulty light-socket.) elektrik kıvılcımı3) (a trace (eg of life, humour): a spark of enthusiasm.) iz, eser2. verb1) (to give off sparks.) kıvılcım çıkarmak/saçmak2) ((often with off) to start (a row, disagreement etc): Their action sparked off a major row.) başlatmak, neden olmak -
13 сыпать
1) dökmek, serpmekсы́пать корм пти́цам — kuşlara yem dökmek
2) saçmakсы́пать и́скрами — kıvılcım saçmak
3) (о снеге, дожде) serpmek4) перен. yağdırmakсы́пать руга́тельствами — küfür yağdırmak
••сы́пать деньга́ми — para saçmak
-
14 sparkle
n. parlama, ışıma, parlayış, pırıltı, parlak zekâ————————v. parlamak, ışıldamak, ışımak, kıvılcım saçmak, parıldamak, ışık saçmak, göz kamaştırmak, köpürmek* * *1. parla (v.) 2. parlama (n.)* * *1. noun1) (an effect like that made by little sparks: There was a sudden sparkle as her diamond ring caught the light.) parıltı, ışıltı2) (liveliness or brightness: She has lots of sparkle.) canlılık, neşe2. verb1) (to glitter, as if throwing off tiny sparks: The snow sparkled in the sunlight.) parıldamak, ışıldamak2) (to be lively or witty: She really sparkled at that party.) parlamak, neşe saçmak• -
15 glint
n. parıltı, ışıltı, kıvılcım————————v. parlamak, ışıldamak, kıvılcım saçmak* * *1. birden parla (v.) 2. parıltı (n.)* * *[ɡlint] 1. verb(to gleam or sparkle: The windows glinted in the sunlight.) parlamak, parıldamak2. noun(a gleam or sparkle: the glint of steel; a glint of anger in her eyes.) pırıltı, ışıltı -
16 Funke
-
17 scintillate
v. parıldamak, ışıldamak, kıvılcım saçmak -
18 scintillate
v. parıldamak, ışıldamak, kıvılcım saçmak -
19 კამკამი
f.kıvılcım saçmak, parıldamaki.parıldama, parıldama -
20 funken
funken ['fʊŋkən]II vi1) ( Funken sprühen) kıvılcım saçmakendlich hat es bei ihm gefunkt en sonunda çaktı [o kafasına dank etti]
- 1
- 2